
Görsel: Hakan Şarkdemir
Margaret H. Freeman
Türkçesi: Gizem Atlı
Myrifield Biliş ve Sanat Enstitüsü, Amerika Birleşik Devletleri. Prof. Dr. Margaret H. Freeman bu yazıyı Buzdokuz’a özel olarak kaleme almıştır.
Yıllar sonra fark ettim ki “bilişsel poetika” terimi çalışma alanımızı tanımlamaya yetecek en doğru tabir değil. Görünüşte, bilişsel olmayan bir poetikanın varlığına işaret etmesine rağmen bu tamamıyla doğru bir tabir değil çünkü -basitçe söylemek gerekirse- tüm insani mental, davranışsal ve ruhsal süreçler özünde bilişseldir. Bu noktada devreye neyin “bilişsel” olduğu sorusu giriyor.
“Bilişsel poetika” öyle bir tarihe sahiptir ki o tarihin içinde kökenlerini de bulabiliriz. Reuven Tsur, 1980’de New Haven’daki Bilişsel Bilim Topluluğu’nun ikinci konferansına katıldı. Toward a Theory of Cognitive Poetics kitabının girişinde, edebiyat eleştirisi ve teori alanında kendi çalışma biçiminin en iyi bu terimle açıklandığını ilk bu konferansta keşfettiğini söylüyor. Bilişsel poetikanın doğasını ise şu şekilde tanımlıyor:
- bilişsel bilimin sunduğu yöntemleri kullanarak edebiyat çalışmalarına disiplinlerarası bir yaklaşım;
- şiirsel dil ve biçimin ya da eleştirmenin kararlarının insanın bilgi işleme süreci tarafından nasıl kısıtlandığını ve şekillendirildiğini keşfetme girişimleri;
- edebi metinlerin yapısı ile bunların idrak edilen etkileri arasındaki ilişkiyi sistematik olarak açıklayan bilişsel teoriler sunmak.
Sonrasında Tsur’un önceki örneğinden habersiz şekilde bu terimi kendi çalışmalarımdan, Emily Dickinson’ın şiirlerine bilişsel dilbilim kuramını uygularken kullandım. Peter Stockwell de terimi, Introduction to Cognitive Poetics adlı eserinde kullandı ve bu alan o noktadan itibaren gelişmeye başladı.
Yıllar boyunca -insan bilişinin doğasına ve onun çeşitli uygulamalarına dair nörobilimsel, psikolojik ve felsefi yaklaşımları daha detaylı inceledikçe- bilişin en basit tek hücreli amipten en karmaşık insana kadar tüm canlı varlıklara özgü, çok yönlü bir olgu olduğunu fark etmeye başladım (Mitchell, 2023). Düşünmek insanların yaptığı bir şeydir. Roland High’ın 4 Mart 2024 tarihli The New Yorker dergisinin 17. sayfasında yer alan karikatüründe, barda oturan iki adam, René Descartes’ı temsil eden üçüncü bir figür hakkında yorum yapar. Altyazıda ise şöyle yazmaktadır: “Düşündüğü için var olduğunu sanıyor.” Oysa gerçek tam tersidir: “Var olduğu için düşünüyor.” Üstelik, bedenlenmiş biliş (aynı zamanda 4E – embodied, embedded, enacted, extended (somutlaşmış, gömülü, oynanmış, genişletilmiş) – olarak da bilinir) alanındaki son çalışmalar, bilişin yalnızca insan düşüncesinin rasyonel ve mantıksal yönleriyle sınırlı olmadığını, aynı zamanda duyusal, motor ve duygusal temelleri içeren tüm etkinliklerin ortaya çıkardığı bilinçli kavramsallaştırmalar ve eylemlerle de ilgili olduğunu göstermektedir. Bu nedenle, bilişsel sıfatını kullanmak yerine, bilişin bilimler, teknoloji, estetik ve sanatlar gibi tüm insan faaliyetlerinde ortaya çıkan belirli yönlerine odaklanabiliriz. Benim odak noktam şiirdir; bu yüzden “şiirsel biliş” terimini kullanıyorum (Freeman, 2020, 2023).
“Şiirsel” terimi, Yunanca ποιεῖν (yapmak) kelimesinden gelir. En genel anlamıyla, daha önce var olmayan yeni bir şeyin yaratılması ya da ortaya çıkması demektir. Şiire bilişsel bir yaklaşım, şairin dili manipüle ederek yeni bir şey yaratma eylemi olan poiesis’i açıklamaya çalışır. Bir şiir, sadece geleneksel dilin dizeler halinde düzenlenmesiyle var olmaz[1]. Çoğu stilistik şiir yorumu, anlam ve bağlamın ‘ne’ olduğuna odaklanırken, bilişsel bir yaklaşım, dilin şiirsel kullanımının ‘nasıl’ yeni bir şey yarattığını inceler. Bunu yapı (sözdizimi), ses (fonoloji) ve anlam (semantik) gibi prozodik özellikler aracılığıyla gerçekleştirir. Bu makalede, Dylan Thomas’ın “A Refusal to Mourn the Death by Fire of a Child in London (Londra’da Yanarak Ölen Bir Çocuk İçin Ağıt Yakmayı Reddediş)” adlı şiirinde ne yaptığını görmemizi ve deneyimlememizi sağlayan bilişsel bir prensibin bir örneğini sunacağım.
Dylan Thomas’ın şiiri üzerine pek çok tartışma yapılmış olmasına rağmen, bildiğim kadarıyla hiçbiri, okuyucunun şiirin söylediği şeyi yapma şeklini bilişsel olarak nasıl deneyimlediğini ayrıntılı olarak göstermedi. Şiirin son dönemde yapılan bir stilistik analizi kapsamlı olsa da, daha çok “dilsel tanımlamayı yorumla ilişkilendirmek iyi bir eleştiri için esastır çünkü belirli bir görüşe destek olarak veya bir yorumu diğerine karşı savunmak için kullanılabilir.” (Ahmad 2023: 94) iddiasına odaklıdır.
Sanatta tekrarın yaygın bir bilişsel ilkesi, Haj Ross’un (2020) “Goldilocking” şeklinde adlandırdığı ve genellikle Üçleme Kuralı olarak bilinen bir ilkeyle karakterizedir. Bu kural, antropolojik uzmanlar tarafından bir başlangıç ilkesi kabul edilmiştir çünkü insanlar kavramları, durumları ve fikirleri üçlü gruplar halinde daha iyi anlarlar: [2]

Üçleme Kuralı tanımında Chris Heckman aşağıdaki alt türleri tanımlar:
- Hendiatris: Üç kelimenin aynı fikri ifade etmesi (yaşam, özgürlük ve mutluluğun peşinde olma;
- Tricolon: Üç paralel öğenin aynı sayıda kelime veya sembol içermesi (veni, vidi, vici); geldim, gördüm, yendim;
- Üçüncüler Kuralı: Bir görüntünün üç bölüme ayrılması.
Hem edebiyatta hem de geleneksel dilde üçlü olarak ortaya çıkan birçok örnek bulunur. Çocuklar, Goldilocks ve Üç Ayı ile Üç Küçük Domuzcuk gibi hikâyelerde üçleme kuralı ile tanışırlar ve limerick (ç.n. beş mısralık esprili şiir) ve baladlar gibi çeşitli edebiyat türlerinde ve ayrıca “iyi, kötü ve çirkin” gibi deyişlerde birçok örnek bulunabilir. Bu tür tekrarın önemli bir yönü, anlam veya biçimdeki değişkenliktir. Birazdan göreceğimiz gibi, Dylan Thomas’ın şiirinde üçlüler hem anlam hem de biçim açısından baskındır. Thomas’ın şiiri, II. Dünya Savaşı sırasında Londra’da bir Alman hava saldırısı sonrasında bir çocuğun ölüm haberinin ardından yazılmıştır.[3]
A Refusal to Mourn the Death by Fire of a Child in London
Dylan Thomas
Never until the mankind making
Bird beast and flower
Fathering and all humbling darkness
Tells with silence the last light breaking
And the still hour
Is come of the sea tumbling in harness
And I must enter again the round
Zion of the water bead
And the synagogue of the ear of corn
Shall I let pray the shadow of a sound
Or sow my salt seed
In the least valley of sackcloth to mourn
The majesty and burning of the child’s death.
I shall not murder
The mankind of her going with a grave truth
Nor blaspheme down the stations of the breath
With any further
Elegy of innocence and youth.
Deep with the first dead lies London’s daughter,
Robed in the long friends,
The grains beyond age, the dark veins of her mother,
Secret by the unmourning water
Of the riding Thames.
After the first death, there is no other.
Londra’da Yanarak Ölen Bir Çocuk İçin Ağıt Yakmayı Reddediş
Dylan Thomas
İnsanlığı yaratan
Vahşi kuşları ve çiçekleri
Büyüten bu alçakgönüllü karanlık
Son şafağı doğurduğunu fısıldayana
Ve durgun zaman
Koşum takımları içinde denizden fırlayana dek
Ve tekrar girmek zorunda kalana dek
Su tanesinin yuvarlak siyonuna
Ve mısır başağının havrasına
Tek bir fısıltının dahi dua etmesine izin vermeyecek
Yahut tuzlu gözyaşı tohumlarımı
Matem kıyafetleriyle dolu küçük vadiye ekmeyeceğim
Sırf yas tutmak için ölümünün heybetine ve yanışına.
Katletmeyeceğim
Vahim bir hakikat ile gittiği gerçeğinin insanlığını
Veya kirletmeyeceğim nefes kanallarını
Daha fazla
Ağıt yakarak masumiyete ve gençliğe.
Şimdi Londra’nın kızı uyuyor ilk ölenle,
Eski dostlarını üzerine giyinmiş,
Çürümüş tahıllar, annesinin koyu damarları,
Yas tutmayan
Thames’in sularında saklı.
Bir kere öldün mü yoktur sonrası.
İlk cümlenin sözdizimsel ağacının analizi, üçlü kuralının Thomas’ın şiirinde ne kadar etkin olduğunu ortaya koyar. Sözdizimsel ağacın tamamı tek bir diyagramda gösterilemeyecek kadar büyük olduğundan, sadece “until” (-e dek, -e kadar) edatından sonraki ilk bağımlı cümlede kuralın nasıl işlediğini gösteriyorum. (Şekil.1)[4]

Şekil 1: İlk bağımlı cümlenin sözdizimsel ağacı
Üç sıfat cümleciğinde, “mankind making, bird beast, flower fathering” (insanlığı yaratan, vahşi kuşları, çiçekleri büyüten) ifadelerinde m ve b ses kalıpları ile üçüncü sıfat-fiil biçimi olan “all humbling”de (alçakgönüllü) yineleyen üç sesli harf örüntüsü bulunur. Üçlüler, altı dizelik her kıtada abcabc uyak şemasının tekrarıyla başlayan şiirin tamamında bir örüntü oluşturur. Bu örüntü, şiirin ilk cümlesinden itibaren, ilk isim olan “darkness”tan (karanlık) önce gelen üç bileşik sıfattan, “until”e (-e kadar) bağlı olan üç fiil cümlesine (tells, is come, must enter) (-fısıldayana, -fırlayana, girmek zorunda) kadar, ardından ana cümleciklerde let pray, sow, mourn (-dua etmesine izin vermeyecek, -ekmeyeceğim, -yas tutmak) ve son iki kıtada ilkini açıklayan üç cümleye kadar şiirin tüm sözdizimsel yapısında bulunur.
Tüm şiir, bağlandıkları isim tamlamalarını bağlamlandıran edat öbekleri ile de doludur. Yani, “of a sound” (fısıltının) edat öbeği, yaygın olarak ışıkla ilişkilendirilen “shadow”un (gölge) sıradan anlamı yerine, maddi olmayan, kusurlu ve zayıf bir temsilini ifade eder. Benzer şekilde, “of the water bead” (su tanesinin) ve “of the ear of corn” (mısır başağının) öbekleri, dini anlamda kullanılan “Zion” (sion) ve “synagogue” (havra) terimlerini doğaya yerleştirir, böylece ölümü, doğadaki kaynağımıza dönüş olarak deneyimleriz. Thomas, şiirin tamamında, edat öbekleri aracılığıyla varyasyondaki tekrarın hissini yaratır. “until” (-e dek, -e kadar) kelimesine bağlı ilk üç cümlede, fiil öbeklerine bağlı edat öbeklerini içeren üç isim tamlaması nesnesi bulunur:
“with silence the last light breaking
the still hour of the sea tumbling in harness
the round Zion of the water bead and the synagogue of the ear of corn.”
“son şafağı doğurduğunu fısıldayana
ve durgun zaman koşum takımları içinde denizden fırlayana dek
su tanesinin yuvarlak siyonuna ve mısır başağının havrasına”
of (-nin, nın) modelinin üç kez tekrarlandığına dikkatinizi çekerim.
Şiirin başlığındaki ölüm kavramını tanımlayan üç edat öbeği, by Fire, of a Child, in London, (yanarak, bir çocuğun, Londra’da) son iki kıtada detaylandırılır –“burning”den (yanan) çocuğun “innocence and youth” (masumiyet ve gençlik) olarak anılmasına ve “London’s daughter” (Londra’nın kızı) olarak referans edilmesine kadar-. Şiirin ilk Never (Asla) kelimesiyle verilen apofatik tonu, I shall not murder, Nor blaspheme (Katletmeyeceğim, veya kirletmeyeceğim) ve son olarak unmourning (yas tutmayan) Thames river ifadelerinde tekrarlanır.
Şiir, bir önermeye dikkat çekerken aynı zamanda onun bahsini reddeden bir retorik araç olan apofazi (lat. praeteritio) içerir ve bu araç “Never” (Asla) kelimesiyle verilir. Şiirin sözdizimsel yapısının ön analizi, “Never”ın (Asla) olumsuzlamasından sonra, ilk iki kıtada dokuz satırın 51 kelimelik üç cümleden oluştuğunu ve bunların “until” (-e dek, -e kadar) edatına bağlı olduğunu gösterir. “Shall I let pray” (Tek bir fısıltının dahi dua etmesine izin vermeyecek) ile başlayan ana cümle de üçüncü kıtaya taşan dört satırda 30 kelime ile üç cümleden oluşur. İlk cümlenin iki bölümü arasındaki bu dengesizlik -ana cümleden önce gelen uzun “until” (-e dek, -e kadar) bağımlı cümleleri- üçüncü kıtanın başında cümlenin sonunda nihayet belirtilen yas tutmayı reddetmeyi vurgular: “The majesty and burning of the child’s death.” (Sırf yas tutmak için ölümünün heybetine ve yanışına.) Esasen, ilk cümle, ana cümle olan “Shall I let pray”e ( Tek bir fısıltının dahi dua etmesine izin vermeyecek) geçmeden önce “until” (-e dek, -e kadar) edatı ile dolup taşar. Bu etki, başlığın ifade ettiği reddedişin altını çizer.
Kalan üç cümle şiiri tamamlar ve en kısa olan sekiz kelimelik son cümle, uzun ilk cümlenin doğaya dönüş olarak ölümle özdeşleşmesine bir koda (ç.n. koda: bir besteyi, şiiri, hikayeyi sonlandıran bölümdür.)etkisi verir: “After the first death, there is no other.” (Bir kere öldün mü yoktur sonrası.)
Üçleme Kuralı’nın nasıl işlediğini detaylı bir şekilde açıklarken, bu “algılanan etkilerin” biz okuyucuları nasıl etkilediği sorusuna henüz değinmedim. Çünkü bunu yapabilmek için, denizdeki sea, water bead ve unmourning water / Of the riding Thames (deniz, su tanesi) ve (yas tutmayan Thames’in suları) gibi imgelerin örüntüleri, silence, still, sound ve secret (sessizlik, durgun, ses, sır) gibi aliterasyon bağlantıları veya doğal dünya ile özdeşleşme yoluyla ölümün ana temasını ve Thomas’ın insan acısının nedenlerini onaylamayı reddedişini belirleyen ses ve ritim özellikleri gibi diğer bilişsel ilkeleri içeren tüm şiirin kapsamlı bir bilişsel analizini sağlamam gerekecektir. Ancak, şiirsel bilişin bizlere şiirin yaptığı şeyi duygusal açıdan nasıl deneyimleyebileceğimizi ve şiirin ne şekilde çalıştığını anlamamıza hangi yollarla yardımcı olabileceğini gösterebilmek adına yeterli bir fikir verdiğimi ümit ediyorum.
Teşekkürler
Bana eski başkan Jimmy Carter’ın Thomas’ın şiirine sözdizimsel bir analiz yapma girişiminde bulunmuş olduğu bilgisini veren Dickinson’dan meslektaşım Emily Seelbinder’a ve makalemin ön taslakları üzerine yorum yaparak ve önerilerde bulunarak paha biçilemez yardımlarda bulunan Heath Heath Free Public Librarian’dan Kate Barrows’a çok minnettarım.
KAYNAKÇA
Ahmad, Rawand. 2023. A Stylistic Analysis of Dylan Thomas’ “A Refusal to Mourn the Death, By Fire, of A Child in London.” International Journal of Social Sciences and Educational Studies, 10.1: 93-105.
Fish, Stanley. 1980. Is There a Text in This Class?: The Authority of Interpretive Communities. (Cambridge, MA and London: Harvard University Press)
Freeman, Margaret H. 2020. The Poem as Icon: A Study in Aesthetic Cognition (New York: Oxford University Press)
Freeman, Margaret H. 2023. Emily Dickinson’s Poetic Art: A Cognitive Reading. (New York and London: Bloomsbury Academic)
Heckman, Chris. 2022. What is the Rule of Three: – A Literary Device for Writers. https://www.studiobinder.com/blog/what-is-the-rule-of-three-definition/
Mitchell, Kevin J. 2023. Free Agents: How Evolution Gave Us Free Will. (Princeton and Oxford: Princeton University Press)
Ross, John Robert (Haj). 2020. Goldilocking. Manuscript.
Stockwell, Peter. 2002. Cognitive Poetics: An Introduction. (London and New York: Routledge)
Tsur, Reuven. 1992. Toward a Theory of Cognitive Poetics (Amsterdam: North-Holland). Second edition 2008 (Sussex Academic Press).
Buzdokuz, sayı 23, Temmuz-Ağustos-Eylül 2024
[1] Stanley Fish, “How to Recognize a Poem When You See One” adlı eserinde, bir gün bir derse, tahtaya bir dilbilimci isimleri listesi yazarak başladığını anlatır. Öğrencilerine, onlar bunun nasıl bir şiir olduğunu ya da olabileceğini sorgulamaya çalışmaya başlamadan önce bunun bir şiir olduğunu söylemek zorunda kalır (322-337). Hatta öğrencilerini şiiri belirli bir şekilde okumaya yönlendirmek için bunun dinî bir şiir olduğunu belirtir ve dini anlam yüklenebilecek isimler (Jacobs[on] ve Levin gibi) seçer. Öğrenciler yönlendirilmeseydi, isim listesinin bir şiir olduğunu bulmak için yaratıcılıklarını kullanmayacaklardı.
[2] Heckman’ın tanımı https://www.studiobinder.com/blog/what-is-the-rule-of-third-definition/ adresinde yer almaktadır. Bizarro karikatürü, Samuel Jay Keyser’in, yapım aşamasında olan bir kitapta Üçleme Kuralı üzerine yaptığı kapsamlı incelemesinde yer alıyor.
[3] Thomas’ın şiirinin ilk cümlesinin karmaşık yapısını bana gösterdiği için Emily Seelbinder’a minnettarım. Dylan Thomas’ın kendi şiirini okuduğu videosunu https://www.youtube.com/watch?v=6B2c4b23r3k adresinden izleyebilirsiniz.
[4] “Diyagramdaki üçgenler, daha fazla sözdizimsel yapının ihmal edildiğini gösterir. Verilen sözdizim ağacı, altında yatan NP-VP cümlelerinin geleneksel olarak bağımlı cümleler olarak bilinen yapılara dönüştürüldüğü dilsel derin yapıyı yaklaşır.”